Ülkemizin en yeşil ve en bakir coğrafyası olan Karadeniz Bölgesi’ni sevmeyen var mı? Bizce yok. Nasıl olsun ki? Kaçkar Dağları’ndaki yeşilin onlarca farklı tonunu bir arada gördüğümüz, bol oksijenli sabahlara günaydın dediğimiz, çay tarlalarının uçsuz bucaksız manzarasında hayallere daldığımız bir yerde insan hiç sevgiden yoksun kalır mı?
Özellikle mayıs ayının sonu gibi başlayan yayla sezonuyla birlikte tüm doğa severlerin yolu mutlaka Karadeniz’e düşüyor. 2000-2500 metre yükseklikteki yaylaların sunduğu eşsiz manzaralar eşliğinde içilen çaylar ve tulum seslerinin huzurlu tınısı ile hem sosyal medya detoksu yapabilir hem de anın tadını çıkarabilirsiniz. İnternetin çekmediği, telefona gerek duyulmadığı, sadece doğanın sunduğu güzelliklere odaklanmayı sağlayan bu coğrafya için hangi övgüleri dizsek bilemedik. Hey gidi Karadeniz, seni çok sevdik biz!
Ne Zaman Gidilir?
Doğu Karadeniz ve yaylalar turu için en güzel mevsim mayıs sonu ve eylül arası olsa da 15 Temmuz ile 15 Ağustos arası Karadenizliler arasında ”çürük sezon” diye geçiyor. Bu dönemde sis her yeri kaplıyor ve yetiştirilen meyve ve sebzeler bile çürüyormuş. Bu sebeple seyahatinizi bu döneme denk getirmemeye çalışın deriz.
**Karadeniz’de cebiniz yanabilir, dikkat! Trabzon ve Rize illerinin hemen hemen her yerinde İstanbul eksenindeki fiyatları ödedik. Bu bölge yemek, konaklama ve alışveriş anlamında daha önce gittiğimiz Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nden kat kat pahalıydı. Özellikle bazı yerlerde bir bardak çayın 5 TL olduğunu görmemiz bizi bu anlamda şoka uğrattı…
Ulaşım ve Konaklama
Karadeniz Bölgesi’ne kara yoluyla değil de uçak ile ulaşmak isterseniz, Trabzon’a uçak bileti almanız gerekiyor, çünkü Rize’de havalimanı bulunmuyor. Trabzon’a indikten sonra havalimanından 4X4 araba kiralamanızı tavsiye ederiz. Bu sayede bölgenin engebeli ve toprak yollarında sorunsuz ilerleyebilirsiniz.
Konaklamak için pek çok seçeneğiniz var. Biz iki gün Fırtına Vadisi’nde bulunan Bungalove Tatil Köyü, bir gün Gito Yaylası’nda bulunan Hozboncuk Dağ Evi, bir gün de Macahel Köyü’nde bulunan Macahel Han Hotel’de konakladık. Kaldığımız tüm oteller ahşaptı ve fiyatlara kahvaltı dahildi. Ancak fiyatların çok uygun olduğunu söylemek zor.
Rize Gezilecek Yerler
Zil Kale – Çamlıhemşin
Yemyeşil ormanların ortasında adeta filmlerden fırlamış gibi duran Zil Kale, Fırtına Deresi’nden 100 metre, denizden ise 750 metre yükseklikte bulunuyor. Zil Kale’nin kesin yapım tarihi bilinmiyor ama sunduğu manzara bilinen tüm tarihleri unutturuyor zaten.
Palovit Şelalesi – Çamlıhemşin
Kaçkar Dağları Milli Parkı içerisinde yer alan Palovit Şelalesi, Rize’nin debisi en yüksek şelalelerinden biri. Devasa bir ormanın içinde bulunan bu şelale, yaklaşık 15 metre yükseklikten akıyor. Sunduğu manzara tabii ki harika.
Çinçiva (Şenyuva Köyü) – Çamlıhemşin
Eski adı Çinçiva, yeni adıyla Şenyuva Köyü, Çamlıhemşin’e bağlı bir köy ve en ünlü yeri Çinçiva Köprüsü. Zaten bu köprü etrafında fotoğraf çekilmek için sıraya girmiş onlarca turisti görünce doğru yerde olduğunuzu anlayacaksınız. Ama bu köye gelmişken kesinlikle Çinçiva Cafe’ye uğrayın. Fırtına Deresi manzarası eşliğinde kahvenizi huzur içinde yudumlayın.
Şimşir Ormanları – Çamlıhemşin
Türkiye’nin tek yaşlı şimşir ormanı olan ve Rize’nin Fırtına Vadisi’nde bulunan şimşir ağaçları kesinlikle görülmeye değer. Ancak Sibirya’dan ithal edilen kömür sebebiyle mantar hastalığının çevreye yayılıp, ağaçlara zarar verdiği ve şimşir ormanlarının ömrünün kısaldığı biliniyor. Bu sebeple bu eşsiz ormanı yok olmadan görün, doğaya sahip çıkamadığımızı bir kez daha fark edin…
Badara Yaylası
Gito Yaylası üzerinde yer alan Badara Yaylası, hala bakir kalabilmiş nadir yaylalardan biri. Bu yaylada küçük bir gölet de bulunuyor. Her yer çiçek cenneti gibi, Gito’ya çıkacaksanız burayı es geçmeyin deriz.
Gito Yaylası
Sessiz, doğanın içinde sadece kuş seslerini duyabileceğiniz Gito’da sabah yürüyüşü yapmak istemez miydiniz? Gito’ya gelmişken mutlaka yayla çayı için deriz. 2500 – 3000 metre yükseklikteki yaylalardan toplanan bitkilerle yapılan bu leziz çayı Hozboncuk Dağ Evi’nde tadabilirsiniz.
Huser Yaylası
Meşhur sis deniziyle sizi sarıp sarmalayan, Zirve Cafe’nin sahibi Asım’ın samimi ve misafirperver sohbetiyle mest olacağınız Huser’e mutlaka uğrayın. Avusor Yyalası’ndan geçip yola devam edin. Buraya çıkan yol çok engebeli ve özellikle yağmurda çamurlanıyor ama sonrası inanın çok güzel oluyor. Bir de Asım size Huser’e karşı tulum çaldı mı, demeyin keyfinize!
Elevit Yaylası
Çiçekler içinde, kalabalık grupların uğramadığı, kendi halinde bir yayla olan Elevit, kesinlikle tam kafa dinlemelik bir yer. Bakir doğanın keyfi burada tam anlamıyla çıkıyor.
Pokut Yaylası
Çok gitmek isteyip, bir türlü gidemediğimiz Pokut herkesten övgüleri almaya devam ediyor. Buranın yolları çok bozuk olduğu için yöre halkı bir turla buraya gidilmesini tavsiye ediyor.
Sal Yaylası
Pokut’tan Sal’a yürüyerek geçmeniz mümkün ve burasının da çok güzel olduğu söyleniyor. Pokut’a çıkacaksanız Sal Yaylası’na da uğrayın deriz.
Ayder Yaylası
Ayder’i direkt es geçin, çünkü burası beton yığınına dönüşmüş ve diğer yayların yanında çok fazla ‘’şehir gibi’’ kalmış. Eski halini fotoğraflardan görünce yine kahrolduk ama yapacak ve söylenecek pek bir şey yok bu konuda maalesef…
Çat Vadisi
Elevit Yaylası’na doğru giderken yol üzerinde Çat Köyü’nü ve tarihi Çat Köprüsü’nü göreceksiniz. Bu köprüyü turistler bilmediğinden burada doya doya fotoğraf çekebilirsiniz.
Çeçeva Köyü
Eğer çay tarlalarında vakit geçirmek ve çay ile ilgili merak ettiğiniz sorulara cevap bulmak isterseniz Çeçeva Köyü tam size göre. Biz gidemedik ama siz gitmek isterseniz sizi tutmayalım. En güzel çay tarlalarının bu köyde olduğu söyleniyor, aklınızda olsun.
Ne Yiyelim?
Rize’de laz böreği, muhlama, hamsili pilav, kuru fasulye, güveçte tereyağlı balık ve pide yemeden dönmeyin, yoksa pişman olursunuz.
Lale Lokantası
Çayeli’nde bulunan Lale Lokantası tabii ki kuru fasulyesi ile meşhur. Kuru fasulye, pilav, pancar ve salatalık turşusu ile lezzetin doruklarına çıkın ve Lale Lokantası’ndan evde pişirmek için eşe dosta kuru fasulye alın deriz.
Akasya Restoran
Yöresel yemekleri tadabileceğiniz bir diğer mekan da Akasya Restoran. Turşu kavurma, kara lahana sarması, muhlama gibi yöresel yemekler bulunan mekanda ayrıca alkol de bulunuyor.
Artvin Gezilecek Yerler
Rize’de yaylaları gezdikten ve doğaya şükranlarınızı sunduktan sonra yaklaşık bir saate Artvin il sınırlarına girebilirsiniz. İlk olarak karşınıza Arhavi çıkacak. Burada gezilecek yer çok fazla ve Artvin’in doğası kesinlikle Trabzon ve Rize’ye göre çok daha bakir kalmış. Üstelik turist kalabalıkları Artvin’de yok.
Çifte Kemer Köprüsü – Arhavi Kamilet Vadisi
Pek çok endemik bitki türüne ev sahipliği yapan Kamilet Vadisi Artvin’in Arhavi ilçesinde bulunuyor. Burada yemyeşil doğada, yerleşim ve kalabalıklardan uzak, harika bir bitki örtüsü eşliğinde yol almak inanılmaz keyifli oluyor.
Kamilet Vadisi’ne açılan kapı olan Çifte Kemer Köprüsü ise, Arhavi’nin simgelerinden biri. Bu köprü 18. yy’da inşa edilmiş. Kamilet Deresi üzerinde birbiri ile kesişen iki köprü, hem sunduğu manzara hem de mimarisiyle göz dolduruyor.
Mençuna Şelalesi – Arhavi Kamilet Vadisi
Bugüne kadar Türkiye’de gördüğümüz açık ara en güzel şelale olan Mençuna, adeta gözlerimizden kalpler çıkardı. Yaklaşık 1.5 km yokuş tırmanarak ulaşılan bu şelaleye tırmanmak çok zor olsa da, 50 metre yükseklikten akan Mençuna’yı görünce tüm yorgunluk bitiyor, aşk Mençuna’da yaşanıyor.
Karagöl – Borçka
Evet, işte geldik Artvin’de gezilecek yerler listesinin en turistik olanına. Karagöl çok turistik olsa da doğası gerçekten çok güzel ve sunduğu manzara, sahip olduğu bitki örtüsü gerçekten inanılmaz. Karagöl etrafında yürüyüş yapmanızı tavsiye ederiz ama sise dikkat edin. Aniden sis bastırabiliyor ve göz gözü görmüyor, sonra oralarda mahsur kalmayın.
Macahel (Camili)
Gürcistan sınırında bulunan Artvin’deki favori yerimiz, canımız ciğerimiz Macahel, kesinlikle bizden tam not aldı. Bu bölgede aslında 18 köy var ancak 1921’de belirlenen Türkiye – Rusya sınır anlaşması çerçevesinde bu köylerin 12 tanesi Gürcistan’da, 6 tanesi ise Türkiye’de kalmış.
Gürcü dilinde Maca (el), Hel (bilek) anlamına geliyor. Macahel’e giderken 2900 metre yükseklikte bulunan Cankurtaran Geçidi’nden geçiyorsunuz. Macahel bölgesi Unesco tarafından Türkiye’deki ilk biyosfer rezerv alanı ilan edilmiş ve bazı bitkiler koruma altına alınmış. Kimsenin sizi rahatsız etmediği, trafik, hava kirliliği ve insan kalabalığından uzak, sakin ve doğa odaklı bir tatil arayışı içindeyseniz, Macahel tam size göre, bizden söylemesi.
** Macahel yolları çok engebeli, bu yüzden arabayı çok dikkatli kullanmak gerekiyor.
Maral Şelalesi
Macahel’e yaklaşık yarım saatlik mesafede bulunan Maral Şelalesi, 65 metreye yakın bir yükseklikten akıyor. Ladin ve kayın ağaçları arasından dik bir yamaçtan aşağı doğru inen şelale yolu oldukça zorlu olsa da, buna değer.
**Karagöl’e doğru giderken yol üzerinde mısır satan pek çok kişi göreceksiniz. Buralarda mola verrerek çay içebilir ya da süt mısır yiyebilirsiniz. Biz Macahel Han Hotel’de yemeğimizi yediğimiz için Artvin’de mekan arayışına girmedik. Ama otelde yediğimiz Silor (bir çeşit mantı) ve kuzinede pişirilmiş patates çok lezzetliydi.
Karadeniz Bölgesi’nde biz en çok Rize’nin bakir yaylalarını ve Artvin’in el değmemiş doğasını sevdik. Kendimizle baş başa, bazen yağmur bazen de sisle arkadaş olarak doğa anayla vakit geçirdik. İçimizdeki sese kulak verdik, hayaller kurduk ve ülkemizin doğal güzelliklerine tekrar aşık olduk. Uunutlayalım ki ‘’Seyahat için yaptığın yatırım kendin için yaptığın en iyi yatırımdır.’’ Öyleyse ne duruyorsunuz?
Gidin, gezin, keşfedin… hayat gezince güzel!
İlk yorum yapan siz olun