Daha önce güzeller güzeli Londra’yı keşfetmişseniz ve Birleşik Krallık vizeniz hala geçerliliğini koruyorsa size çok güzel bir önerimiz var. Londra’ya sadece 2 saat uzaklıkta yer alan ve İngiltere’nin en güzel köylerini barındıran The Cotswolds Bölgesi ve dünyaca ünlü Oxford Üniversitesi’ne ev sahipliği yapan Oxford şehrini keşfetmeye ne dersiniz?
Londra’ya tekrar yolunuz düşmüşse ve İngiltere kırsalında da zaman geçirmek istiyorsanız, günübirlik de olsa The Cotswolds’un masal alemiyle tanışmalısınız. Kireç taşından yapılmış birbirinden güzel evleri, Orta Çağ’dan kalma tarihi köprüleri, yemyeşil doğası ile bizce burası İngiltere’nin kesinlikle en güzel bölgesi.
Ulaşım ve Konaklama
The Cotswolds ve Oxford’a ulaşmak için öncelikle tabii ki Londra’ya gitmelisiniz 🙂 Londra’dan Oxford’a tren var. The Cotswolds bölgesi için de trenle bir noktaya kadar gidip, oradan aktarma yapmanız gerek. Ancak bu şekilde bu taraflara ulaşmak çok fazla zaman kaybettireceğinden biz bu bölgeyi bir tur firması ile keşfettik. Rabbie’s Tour firması ile günübirlik bir tura katıldık ve hem tur firmasından, hem sunduğu hizmetten hem de keşfettiğmiz yerlerden çok memnun kaldık.
Tur sabah 09.00 gibi başlıyor ve akşam 19.00 gibi Londra’da oluyorsunuz. Tur otobüsleri 15 kişilik ve buluşma yeri Victoria Coach Terminal. Tur ücretine yiyecek ya da içecek dahil değil. Sadece rehberlik hizmeti ve ulaşım dahil. Ama tur boyunca otobüste yanınızda getirdiğiniz yiyecek ve içecekleri yol manzaraları eşliğinde tüketmek serbest.
Bu arada tur ücreti kişi başı 55 Pound.
The Cotswolds Gezilecek Yerler
Bölgenin önce adını tanıyalım. “Cots” koyun sürülerinin bulunduğu alanın etrafındaki çitler, Wold ise yayla, otlak anlamına geliyormuş. Yani yaylada salınan koyunlardan burada çok var 🙂
The Cotswolds ülkenin güneybatısında yer alıyor ve 504 dönüm civarında çok büyük bir alanı kapsıyor. Bu bölge Gloucestershire, Oxfordshire, Warwickshire, Wiltshire ve Worcestershire adlı beş ilçeyi içine alıyor. Bölgenin en çok ziyaret edilen ve İngiltere’nin en güzel köyleri olarak nitelendirilen yerleri Bibury, Burford, Bourton-on-the Water ve Stow-on-the Wold.
The Cotswolds, içinde kasabalar ve köylerin bulunduğu şirin mi şirin bir dağlık bir bölge. 1966’da resmi olarak “Sıradışı Doğal Güzellik Alanı” ilan edilmiş. Bu dağlık bölgede birçok kent, kasaba, köy yer alıyor. Eskiden burada daha çok İngiltere’nin ünlü klasik müzik bestecileri yaşarmış. Günümüzde ise burada gözlerden uzak kalmak isteyen oyuncular, ressamlar ve ünlü politikacıların evleri bulunuyormuş.
Ayrıca bu bölge, yemyeşil doğası ve kendine has mimarisinden ötürü İngilizlerin emekli olduktan sonra en çok yaşamak istedikleri yermiş. Bu civardaki Tetbury’de Prens Charles’ın da evi varmış. Ayrıca Kate Winslet, Stella McCartney, Elizabeth Hurley, J.K, Rowling ve Kate Moss gibi pek çok ünlünün de bu bölgede evi bulunuyor. Alın size İngiltere gıybetleri 🙂
Biz Rabbie’s Tour ile ilk olarak The Cotswolds bölgesinde yer alan Burford kasabasına geldik. Daha kasabaya girer girmez evlerin ve doğanın güzelliği bizi büyüledi.
Burford
The Cotswolds bölgesinin girişi sayılan Burford kasabası, yöreye özgü kireç taşından yapılmış birbirinden güzel evleri, sade ve sıcacık kafeleri ile insana huzur veriyor. Kasabayı keşfetmek için rehberiniz 1 saat serbest zaman veriyor. Bu sürede siz de bizim gibi gördüğünüz her evi, her ayrıntıyı fotoğraf çekmeden bırakmayacaksınız, buna eminiz.
Burford kasabasına gelmişken ana caddede sıralanmış olan birkaç kafeden herhangi birine girip İngiliz çayı içmeyi ihmal etmeyin deriz.
Bibury
Geldik İngiltere’nin en en güzel köyüne! Bu köy Thames Nehri’nin bir kolu olan Coln Nehri üzerinde yer alıyor ve buradaki manzaralar inanılmaz güzel. Bibury köyü William Morris tarafından İngiltere’nin en güzel köyü olarak nitelendirilmiş ve İngilizlerin dediğine göre Henry Ford bu köyü komple söküp ABD’ye götürmek istemiş.
Buraya gelmişken köyde yer alan meşhur Arlington Row’a doğru yürümenizi tavsiye ederiz.
Arlington Row
Bibury köyünde yer alan Arlington Row, bir film ve televizyon mekanı olarak, özellikle Stardust ve Bridget Jones’un Günlüğü filmlerinde kullanılan bu mahalle, harika bir manzara sunuyor.
Awkward Tepesi’ndeki Arlington Row, tüm Birleşik Krallık pasaportlarının iç kapağında tasvir edilen ulusal mimari koruma alanı olma özelliğine sahip. Bibury köyü ve Arlington Row en çok fotoğraflanan Cotswold bölgelerinden biri ve burası gerçekten de masal gibi.
Oxford
Oxford deyince aklımıza ilk olarak tabii ki dünyaca ünlü Oxford Üniversitesi geliyor. İngiltere’nin güneybatısında yer alan bu minik üniversite şehri adeta bir açık hava müzesi gibi. Her yerde karşınıza çıkan tarihi yapılar sizi bambaşka bir dünyaya ışınlıyor.
Oxford’un simgesi olan Oxford Üniversitesi, İngiltere’nin en eski üniversitesi ve tam olarak kuruluş tarihi bilinmiyor. Ancak bulunan belgelerle bu tarihin 1096 olduğu tahmin ediliyor. Ne kadar eski olduğunu varın siz düşünün!
Oxford Üniversitesi bizim bildiğimiz gibi tek bir kampüsten meydana gelmiyor. Üniversite 38 ayrı kolejden oluşuyor ve bu kolejler tüm Oxford şehrine yayılmış durumda. Oxford Üniversitesi mezunları arasında ise Nobel ödülü sahipleri, başbakanlar ve devlet adamları var. Bill Clinton, Stephen Hawking, Oscar Wilde, Tolkien bu üniversiteden mezun olanlar arasında.
Oxford Gezilecek Yerler
Turumuz Burford ve Bibury köylerinden sonra Oxford’a devam ettiğinde, şehre girer girmez Oxford bizi kendine hayran bıraktı desek yalan olmaz.
Bu arada Oxford Üniversitesi’ndeki tüm okullar turistler için açık değil, bunu da hatırlatmış olalım.
Bridge of Sighs (Ahlar Köprüsü)
Hertford Koleji’nin iki bölümünü birbirine bağlayan, altında New College Lane yolunun geçtiği bir köprü olan Bridge of Sighs, Oxford’un simgesi. Buradaki binalar, manzaralar inanılmaz güzel. Bu köprünün altında çekilen fotoğraflar ise inanın bir başka güzel oluyor. Oxford’da ve özellikle bu köprünün altında kendinizi bir film stüdyosunda gibi hissetmeniz ise kaçınılmaz.
Radcliffe Camera
1700’lü yıllarda inşa edilen bu kütüphane binası, John Radcliffe adlı ünlü bir doktor tarafından yaptırılmış. Bu sebeple de kütüphaneye bu zatın soyadı verilmiş. Neoklasik tarzda inşa edilen bu bina, mimarisiyle farkını ortaya koyuyor ve her göreni büyülemeyi başarıyor.
Kütüphanenin hemen karşısında bölgenin en büyük kilisesi olan University Church of St Mary the Virgin yer alıyor. 13. yüzyılda inşa edilen kuleye ücret karşılığında çıkılabiliyor.
Christ Church
Burası 600’den fazla öğrencinin eğitim gördüğü, görkemli binalarıyla şehir merkezinde yer alan bir okul. Üniversitenin sahip olduğu şapel, aynı zamanda bir katedral olarak Christ Church ismiyle ziyaretçilerini ağırlıyor.
Harry Potter filminde geçen Hogwart Salonu burada yer alıyor.
The Sheldonian Theatre
1600’lü yıllarda inşa edilen tiyatronun ismi, bu binanın yapımında maddi yardımda bulunan Oxford Üniversitesi rektörü Gilbert Sheldon’ın soyadından geliyor. Bu tiyatro binası, müzik konserleri, konferanslar ve üniversite törenleri için kullanılıyor. Hatta 2015 yılına kadar bu tiyatroda bir drama temsili olmuyormuş. Ancak bu tarihten sonra durum değişmiş.
Buraya da girmek ücretli, aklınızda olsun.
Bodleian Kütüphanesi
Bodleian kütüphanesinde yaklaşık 13 milyon kitap olduğunu biliyor muydunuz? Bu yüzden de bu kütüphane İngiltere’nin ikinci büyük kütüphanesi. 13. yüzyılda kurulan kütüphaneye, kraliçenin emri ile İngiltere’de basılan her kitabın bir kopyası gönderiliyormuş.
Ashmolean Müzesi
Dünyanın ilk üniversite müzesi ve İngiltere’nin de en eski müzesi olan Ashmolean müzesine hoş geldiniz. 1683 yılında kurulmuş olan müzede Mısır mumyaları, nadir porselenler, müzik aletleri gibi pek çok eser sergileniyor.
Cornmarket ve Queen Caddeleri
Oxford’un en hareketleri caddeleri olan Cornmarket ve Queen Street’te birçok mağaza, market ve kafe bulunuyor. Burada binaları hayranlıkla izleyerek çok güzel bir yürüyüş yapabilirsiniz. Hatta bu caddede bir de Tesco market bulunuyor, aklınızda olsun.
Oxford’da Ne Yiyelim?
Biz turla geldiğimiz için burada yaklaşık 2 saat vakit geçirdik. Bu süre Oxford’u keşfetmeye yetiyor, o konuda rahat olabilirsiniz. Oxford’da iki saat kalmamız burada harika bir İsveç restoranı bulmamıza engel olmadı . Çünkü İsveç köftesinin hastasıyız…
Skogen Kitchen
Oxford’da harika bir İsveç restoranı bulduk, koşun! Oxford’un çok güzel bir sokağında, harika bir mekan burası. Biz burada ekmek arası İsveç köfte sipariş ettik. Köfte ve sosu inanılmaz lezzetliydi, neredeyse parmaklarımızı yiyorduk. Mekanda ayrıca kek ve çeşit çeşit İsveç tatlıları da vardı. Yolunuz Oxford’a düşerse bu mekanda mutlaka bir şeyler yiyin ya da için deriz.
İngiltere’nin Londra’dan ibaret olmadığını, bu kasvetli başkent yakınlarında ülkenin en güzel köy ve kasabalarının bulunduğunu The Cotswolds ve Oxfor’u gezerek öğrenmiş olduk. Aralık ayına rağmen bizden kendisini ve sevgisini hiç esirgemeyen güneş, sonbahar renkleri taşıyan, kızıl-turuncu yapraklara bürünmüş ağaçlar, her yerden su sesi duyulan eşsiz doğa… Biz bu bölgeyi çok sevdik, en kısa zamanda sizin de buraya gelmenizi çok isteriz! Öyleyse ne duruyorsunuz?
Gidin, gezin, keşfedin… hayat gezince güzel!
İlk yorum yapan siz olun