Asya ülkeleri arasında en çok görülmek istenen bir ülke Tayland. Başta biz Türkler de dahil pek çok ülkeden vize istememesi ve Tayland’ın pek çok ülkeye göre pahalı olmaması elbette ki bu ülkeyi popüler yapıyor. Başkent Bangkok ise kasoun içinde bazen güldüren, bazen buraya gelme sebebini düşündüren değişik bir şehir. Bangkok’ta birbirinden ilginç ve rengarenk tapınakların bulunması, bu şehrin kalabalık sokaklarında kendine has bir düzene sahip olması Bangkok’u ilginç kılıyor.
Bangkok Tay dilinde resmi olarak Krung Thep Mahanakhon Amon Rattanakosin Mahinthara Yuthaya Mahadilok Phop Noppharat Ratchathani Burirom Udomratchaniwet Mahasathan Amon Piman Awatan Sathit Sakkathattiya Witsanukam Prasit adıyla biliniyor. Halk arasında ise Krung Thep (Melekler şehri) olarak anılıyor. Benim adımı okumayı bir heves mi sandın der gibi… 🙂
Bu güzel ve bir o kadar da kalabalık şehrin ortasından Chao Phraya nehri geçiyor. Bu nehir etrafında dizili bölgeler ise Bangkok’un en hareketli bölgeleri. Old City, Riverside, Chinatown, Siam, Silom, Bang Rak, Sukhumvit, Sathorn, Pratunam, Khaosan Road ve Petchburi bu ünlü bölgelerden bazıları. Patpong ise daha çok gece hayatı ile ünlü.
Ekim ayında yolumuzu düşürdüğümüz ve iki günümüzü geçirdiğimiz Bangkok için söyleyecek çok şeyimiz var.
Bangkok rehberimizi okumaya başlamadan önce Tayland’ın kuru sezonu, ülkenin tarihi, kültürü vs. hakkında bilgi almak için buraya, dünyaca ünlü plajlara ev sahipliği yapan Phuket rehberi için de buraya buyurun.
Ulaşım ve Konaklama
Bangkok’a Türkiye’den direkt uçuş bulunuyor ve yolculuk yaklaşık 9.5 saat sürüyor. Ama daha uygun fiyata bilet bulmak isterseniz aktarmalı uçuşları da tercih edebilirsiniz. Konaklama için biz Century Park Hotel’i tercih ettik. Burası dört yıldızlı bir otel ve oldukça temiz ve konforluydu. Şehir içinde ulaşım için kelle koltukta Tuk Tuk kullandık. Başımıza da bir şey gelmedi 🙂
Bangkok Gezilecek Yerler
Her daim yoğun bir trafikle boğuşan Bangkok’ta nehir kenarında yürüyüş yaparak şehrin bir kısmını keşfedebilirsiniz. Görkemli tapınaklar ve sokakta sürekli karşınıza çıkan sokak satıcıları, açıkta satılan etler, kızarmış tavuklar, farklı farklı kokuların karışımı ilk başta sizi şoka uğratacak ama sonra bu garip şehri sevmeye başlayacaksınız.
Bu arada baştan uyaralım; tapınaklara girerken omuzlarınızı ve bacaklarınızı kapatmanız gerekiyor. Yoksa içeri giremiyorsunuz. Pek çok tapınağın girişinde etek ya da şal kiralanabiliyor, yanınızda yoksa bile buralardan bu tarz şeyleri temin edebilirsiniz.
Grand Palace (Büyük Saray )
Bangkok’un en ünlü simgelerinden biri olan büyüleyici Büyük Saray, bu seyahatin olmazsa olmazı. Saray 1782 tarihinde inşa edilmiş ve yaklaşık 150 yıl Tayland Krallığı’na ev sahipliği yapmış. Gösterişli süslemeler ve ihtişamıyla Büyük Saray, her göreni büyülüyor desek yalan olmaz.
Biz de buraya o kadar çok gitmek istedik ki ama şansa bakın ki biz oradayken resmi bir tören olduğu için saray turistik ziyarete kapalıydı. Dolayısıyla biz buraya gidemedik ama umarız ki siz bizden daha şanslı olursunuz.
Wat Phra Kaew (Zümrüt Budha Heykeli)
Zümrüt Budha Heykeli, Grand Palace içerisinde yer alıyor. 13 yüzyıla ait 66 cm büyüklüğünde, meditasyon yaparken betimlenmiş, yeşim taşından yapılmış bu Zümrüt Buda Heykeli, Tayland halkı tarafından kutsal kabul ediliyor.
Wat Pho Tapınağı (Yatan Buddha Tapınağı)
Wat Pho, diğer adıyla Wat Phra Chetuphon Tapınağı, Bangkok’un en büyük tapınaklarından biri. Bu tapınağı ünlü kılan şey ise burada bulunan altın varak kaplı 46 metre uzunluğundaki devasa Buddha heykeli. Yatış pozisyonunda olan bu heykel, kesinlikle görülmeye değer.
Bu tapınağa geldiğinizde heykelin olduğu bölümü gezdikten sonra tüm kompleksi de gezmenizi tavsiye ederiz.
Ayrıca burada geleneksel Tayland masajı da yapılıyormuş. Wat Pho, Thai masajı konusunda öncü eğitim kurumu olarak kabul ediliyormuş, aklınızda olsun.
Wat Arun Tapınağı
Bangkok’ta Eyfel Kulesi benzeri bir yapı görürseniz bilin ki burası Wat Arun Tapınağı. Wat Arun kelimesi Tay dilinde Şafak Tapınağı anlamına geliyormuş. Bu tapınak beş kuleden oluşuyor ve tapınağın kendisi porselenden inşa edilmiş. Rengarenk ve büyüleyici bir tapınakta gezmek insanı adeta başka bir zamana ışınlıyor.
Khao San Road
Neon tabelalarla dolu mağazalar, ışıklı oyuncak ve ilginç objeler satan satıcılar, birbirinden farklı şık ve salaş mekanlar, özellikle akşam saatlerinde buraya akan insanlar… Bangkok’un en hareketli noktalarından biri olan Khaosan Road’a bir akşam mutlaka uğrayın ve kaosun bildik havasını iliklerinize kadar hissedin.
China Town
Bangkok’un Çin Mahallesi hem gezilecek yerler açısından hem de Çin yemeklerini sevenler için biçilmiş kaftan. Bu civarda Çin yemekleri satan satıcıların dışında pek çok Çin restoranı ve Çin kültürüne dair aradığınız her şeyi bulabileceğiniz hediyelik eşya dükkanı bulunuyor. Çin Mahallesi’nin en ünlü tapınağı ise Wat Traimit (Altın Budha Tapınağı). Bu tapınakta 5 metre yüksekliğinde, 5 ton saf altından yapılmış 700 yıllık bir heykel bulunuyor. Bu heykel, dünyanın en büyük altın Buddha heykeli olarak biliniyor.
Chatuchak Hafta Sonu Pazarı
Chatuchak Pazarı, alışverişin dibine vurabileceğiniz ve özellikle de Uzakdoğu mutfağından tadımlar yapabileceğiniz bir pazar. 35 dönümlük bir alana kurulan bu pazarda 8.000’den fazla pazar tezgahı varmış ve hafta sonları kurulan bu pazara 200.000 ‘den fazla insan geliyormuş. Eğer yolunuz hafta sonu Bangkok’a düşerse Chatuchak Pazarı’nı kaçırmayın deriz.
Yüzen Pazarlar (Floating Markets)
Aslında bizim iki gün de olsa Bangkok’a uğramamızın sebebi yüzen pazarlardı. Google’a Tayland yazınca karşımıza kayıklarında bir şeyler satarken çıkan teyzeler ve amcalar var ya, işte onları bu yüzen pazarlarda görüyorsunuz. Nehir üzerinde satış yapan satıcılar, renkli renkli kayıklarında tropikal meyve ve sebze, hindistan cevizi suyu, muz kızartması gibi pek çok yöresel yiyecek ve içecek satıyor.
En ünlü yüzen pazarlar Taling Chan Market, Bang Ku Wiang Market, Tha Kha ve Damnoen Saduak. Biz Bangkok’a yaklaşık 100 km uzaklıkta yer alan Damnoen Saduak Yüzen Pazarı’nı tercih ettik. Burası şehre uzak olduğu için Bangkok’ta bir tur firmasıyla anlaştık. Tur önce bizi yolumuzun üzerindeki bir hindistan cevizi çiftliğine götürdü. Buradan taze yapılmış hindistan cevizi yağları aldık ve yolumuza devam ettik.
Damnoen Saduak Yüzen Pazarı’na gelmek için belirli bir noktadan dörder kişilik gruplar halinde sandallara bindik ve nehir kıyısında yer alan yerleşim alanlarını sandallardan izleye izleye yüzen pazara ulaştık. Daha sonra sandaldan inip kara parçası üzerindeki dükkanları ve pazarları da gezdik. Bol bol fotoğraf çektik ve yöresel yemeklerin tadına baktık. Bangkok’ta hayatımızın en güzel deneyimini burada yaşadık.
Bu arada yüzen pazar öğlene kadar açık, aklınızda olsun.
Bangkok’ta Ne Yiyelim?
Öncelikle şunu belirtelim: Bangkok’tan Pad Thai yemeden dönülmez. Pad Thai, Tayland’ın ulusal yemeği ve bu yemeği her tadan bu lezzetten vazgeçemiyor. Bangkok’ta en güzel Pad Thai yapan mekanı sizin için araştırdık, kapısında dakikalarca sıra bekledik ve sonunda muradımıza erdik!
Thip Samai Pad Thai
Turistik olmayan bir sokkata, kaldırımda sıra bekleyen insanları görünce anlayın ki Tayland’ın en ünlü ve en lezzetli Pad Thai’ını yapan mekandasınız. Burası oldukça salaş bir mekan ve ilk başta doğru yerde olup olmadığınızı sorguluyorsunuz. Ancak sıra bekleyip de Pad Thai yemeye başlayınca beklediğiniz sıraya değiyor.
Biz bu mekanda karidesli Pad Thai yedik. İnanılmaz lezzetliydi. Siz de Bangkok’a gittiğinizde sıra beklemeyi göze alarak buraya mutlaka gidin.
Pad Thai dışında Bangkok’ta sokak yemekleri çok meşhur ve hem Taylandlılar hem de turistler bu yemekleri afiyetle yiyor. Taylandlılar evde yemek yapmayı seven bir halk değilmiş, bu sebeple de daha çok dışarıda yemek yemeyi ya da sokaktan yemek alıp evde yemeyi tercih ediyorlarmış. Zaten çorbayı bile plastik poşetlere koyan satıcıları görünce durumu anlayacaksınız. Thai tavuğu, pilav, krep, kızarmış karides gibi pek çok yöresel yemeği sokaktaki tezgahlardan alıp tadabilirsiniz.
The Platinum Fashion Mall
Burası Bangkok’un en ucuz alışveriş merkezlerinden biri. Kıyafetten elektroniğe, hediyelik eşyadan yöresel ürünlere kadar pek çok şeyi burada çok uygun fiyatlara bulabilirsiniz. Dilerseniz bu merkezin yemek katında da bir şeyler yiyebilirsiniz, zira biz buradaki bir restoranda yediğimiz çıtır karidesin tadını hala unutamıyoruz.
Biz Bangkok’ta sadece iki gün geçirdiğimiz için bu şehri yeme içme anlamında çok fazla keşfedemedik ama yüzen pazardaki lezzetli yiyeceklerle karnımızı tıka basa doldurduk. Bazen Bagkok’un kaosunda kaybolduk, bazen de bu şehri İstanbul gibi bağrımıza bastık, onu hemen benimsedik. Kendisine karşı ne hissettiğimizi hala tam olarak anlamasak da, dünyaca ünlü tapınakları ve yüzen pazarları görmek için kesinlikle Bangkok’a gidin deriz. Hayat ya cesur bir maceradır ya da hiçbir şey! Öyleyse ne duruyorsunuz?
Gidin, gezin, keşfedin… hayat gezince güzel!
İlk yorum yapan siz olun