İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Phuket Gezi Rehberi: Tayland Maviliğinde Yaz Neşesi

Tayland’ın arzu nesnesi, muhteşem adaları, koyları, körfezleri ve her yaşa, her cebe uygun tatil seçenekleriyle herkesi cezbeden ve bu sepeble de ülkenin en çok turist kalabalığına maruz kalan adası olan Phuket, gerçekten de insanı her anlamda büyülüyor desek yalan olmaz. Doğal güzellikleri ile baş döndüren, ama turistleri yürüyen banknot olarak gören esnaf ve sokak satıcılarıyla insanı zaman zaman yoran Phuket’in asıl görülmesi gereken kısmı tabii ki küçük küçük sıralanmış adaları ve birbirinden güzel plajları.

Başta hindistan cevizi suyu olmak üzere çeşit çeşit tropik meyve suları, mango, papaya, Tayland mutfağında sabahları yenen şeffaf noodle, kavun, karpuz ve ismini bilmeden mideye indirdiğiniz her türlü tropik meyvelerle kahvaltı yapmaya ne dersiniz? Sıcak havada güne serinletici meyvelerle başlamak bünyeye iyi geliyor ve güneşin etkisi daha az hissediliyor sanki, en azından bizim için Phuket serüveni böyle oldu. Bakalım sizi Phuket’te ne tür maceralar bekliyor, buyurun tavsiyelerimize!

Ulaşım ve Konaklama

İstanbul’dan Phuket’e direkt uçuş bulunuyor ve yolculuk yaklaşık 10 saat sürüyor. Bizim uçakla ilk uzun yolculuğumuz olduğu için gitmeden önce 10 saat uçakta ne yaparız diye endişe ediyorduk. Fakat durum hiç de korktuğumuz gibi olmadı. Seyahatin verdiği heyecanla 10 saat şıp diye geçiverdi. Bildiğiniz gibi Tayland Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Sadece Phuket’e inmeden uçakta kabin ekibi bir form veriyor. Siz de o formu doldurup pasaport kontrol noktasındaki polis memuruna veriyorsunuz ve sorunsuz bir şekilde ülkeye giriyorsunuz. Havalanından Patong Beach’e yaklaşık 40 dakikada ulaşıyorsunuz. Phuket’te toplu taşıma olmadığı için otelinizden havaalanı transfer hizmeti istemeniz şart. Aksi taktirde tuk tuk ya da taksi ile çok yüksek bir fiyata anlaşmak zorunda kalabilirsiniz.

Phuket adalardan ve irili ufaklı pek çok koylardan oluşuyor. Merkezi Phuket Town olarak geçiyor. Açıkçası pek çok kişinin buraya geliş amacı daha çok dünyaca ünlü Phi Phi Adaları ve diğer koyları görmek olduğu için, Phuket Town konaklamak için tercih edilmiyor. Biz de bu sebeple Patong Beach’te konaklamayı tercih ettik. Patong Beach, Phuket Town’a 13-14 km uzaklıkta bulunuyor. Patong Beach’te konaklayarak hem akşamları ‘’Phuket akşamları, bir başka oluyor.’’ diye şarkılar söyleme şansımız oldu, hem de gece hayatının en gürültülü ve en hareketlisini burada deneyimlemiş olduk.

Nereleri gezelim?

Patong Beach: Phuket’in kalbi Patong Beach’te akıyor diyebiliriz. Her daim canlı ve heyecanlı olan Patong, özellikle akşam saatlerinde inanılmaz kalabalık oluyor. Patong’da yer alan dillere destan Bang La Road isimli cadde adanın günah merkezi diye biliniyor. Sokakta değişik değişik tipler var. Mekanlardaki yemek masalarının üzerine konulmuş direklerde dans etmeye çalışan genç kızlar, sizi çeşitli şovlara (!) davet etmeye çalışan kişiler, her mekandan yayılan son ses müzikler, sokakta işlerini (!) yapmaya çalışan ve herkese davetkar bakışlar fırlatan Ladyboy ve seks işçileri… Bang La Road’dan ilk geçişimizde oldukça şaşkındık ama zamanla bize burası normal gelmeye başladı. Hatta o kadar normal geldi ki, en sonunda umursamaz olduk 🙂

Patong Beach’te pek çok market, restoran ve tur şirketleri bulunuyor. Burada bir de alışveriş merkezi var. Eğer sizin de oteliniz buradaysa adadaki diğer plajlara, koylara ve tekne turlarına  kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Özellikle adaları turlayacağınız zaman eğer oteliniz Patong’da ise, tur şirketleri ekstra ücret almadan sizi otelinizden alıp limana götürüyor, aklınızda olsun.

Adanın Patong haricindeki noktalarını motosiklet kiralayarak veya tuktuklar ile anlaşarak gezebilirsiniz. Zira Phuket’te toplu taşıma yok. Patong dışında Kata Beach, Karon Beach (Phuket’teki en ünlü manzara noktası olan Karon Viewpoint burada yer alıyor. Karon plajına doğru nefis bir manzara eşliğinde güneşi batırmak isteyenlere duyurulur.), Wat Chalong Tapınağı, Big Budha Heykeli, Phuket Town ve Phuket Orkide Çiftliği’ne gidebilirsiniz. Ama biz Phuket’ten sonra tapınaklar şehri Bangkok’a geçtiğimiz için, zamanımızı buradaki tapınak ve heykellere değil de, ada turlarına harcadık. Bu konuda tercih size kalmış.

Phi Phi Adaları (Koh Phi Phi Leh): Evet, geldik Phuket’i dünyaya ‘’The Beach’’ filmiyle tanıtan adaları keşfetmeye. Öncelikle Phi Phi Adaları için bir turla anlaşmanız gerekiyor. Patong’da pek çok tur firması var ve herhangi birinden pazarlık yaparak bir tur paketi satın alabilirsiniz. Biz tur paketimizi SRC Travel’dan aldık ve çok da memnun kaldık. Tur programları gitmek istediğiniz adalara göre değişiklik gösteriyor. O yüzden yola çıkmadan önce ilginizi çeken rotaları belirleyip, hemen pazarlığa başlayın deriz.

Bizim tur sabah saat 07.00 gibi otelimize bizi almaya geldi. Patong’dan yola çıktık ve Phuket Town’dan geçerek yaklaşık 40 dakika yolculuk yapıp, turumuzun başlayacağı limana ulaştık. Sürat motoruna bindik ve dalgalarla boğuşa boğuşa kendimizi Phi Phi Adalarının berrak sularına bıraktık.

Maiton Island: Phi Phi adaları turundaki ilk durağımız Maiton Adası oldu. Burada şnorkel ile denizin dibindeki mercanları izledik. Deniz o kadar berraktı ki, burada verdiğimiz yarım saatlik mola bize az geldi. Phi Phi adalarında mutlaka şnorkelle mercanları izleyin, biz hala o anları unutamıyoruz.

Maya Bay: The Beach filmindeki DiCaprio’nun izindeyiz. Yalnız filmin çekildiği 2000 yılından beri adeta turist akınına uğrayan Maya Bay, Haziran 2018’de ziyaretçilere kapılarını kapattı. Eylül ayının sonunda açılacağı bildirilse de, daha sonra bu karardan vazgeçilmiş ve Maya Bay hala ziyaretçilere kapalı. Teknelerle belirli bir yere kadar gidip fotoğraf çekiyorsunuz ve o meşhur kayaların olduğu adaya ayak basmadan yanından geçiyorsunuz. İnsanoğlu adanın doğal güzeklliklerine zarar verdiği için son durum bu… Ama sadece tekneden görmüş olsak da, burası ayrı bir güzel.

Pileh Cove: Kayaların arasında muhteşem bir deniz ve mis gibi bir manzara! İnsan burada adeta zamana meydan okuyor ve doğanın güzelliği karşısında hayrete düşüyor. Burada dilerseniz yüzme molası verebilir, dilerseniz bol bol fotoğraf çekip anılarınızı kayda alabilirsiniz.

Viking Cave (Tham Phaya Nak): Mağaraya girmek yasak olsa da, tekneler oldukça yakına yaklaşıyor ve mağarayı dışından da olsa gözlemleme şansınız oluyor. Burada pek çok kuş yuvası bulunuyor. Mağara adını içinde bulunan figürlerden ve resimlerden alıyor. Mağaranın içinde İskandinav gemilerinin ve farklı gemi ve bot çeşitlerinin tasvirleri bulunuyormuş. Yoksa Vikingler tabii ki buraya kadar gelmedi…

Monkey Beach: Phi Phi Adalarının en sevimli adası kesinlikle burası. Bu adada sadece maymunlar yaşıyor ve onlarla burada vakit geçirebiliyorsunuz. Yalnız maymunları beslemek yasak ve maymunlar adalarına gelen kalabalık gruplardan sıkıldığı için saldırgan olabiliyorlar. O yüzden dikkatlice ve uzaktan sevmek gerek maymunları 🙂

Phi Phi Don Island: Phi Phi Adalarının en büyüğü olan Phi Phi Don’da öğle yemeği molası için grubumuzla bir restorana girip yemek yedik. Tayland mutfağı genel olarak deniz ürünü ve pilav/noodle ağırlıklı. Phuket tarafında çok fazla müslüman yaşadığı için bazı restoranlarda alkol ve domuz eti yok. Öğle yemeğinden sonra adayı turlama şansımız oldu. Long Tail botların sıralandığı limanda kafe, bar ve hediyelik ürünler satan mağazalar bulunuyor. Burada hava iyice sıcak olmaya başladığından, kendimizi serin sulara atıp, beyaz kumların ve masmavi suların kucağında huzur buluyoruz.

Bamboo Island: Phi Phi Adaları turunun son durağı olan Bamboo Adası, içinde barındırdığı ormanı, palmiye ağaçları, masmavi suları ve bembeyaz kumlarıyla kesinlikle bizim favori adamız oldu. Burada dilediğimizce denize girip güneşlendik ve anın tadını çıkardık. Hele bir de bir gün batımı vardı ki, sormayın gitsin… Bu arada dilerseniz Phi Phi Adalarında konaklama imkanı veren turlar da satın alabiliyorsunuz. Ama biz ertesi gün James Bonds Adası’na gitmek istediğimizden, akşamüzeri saat 18.00 gibi Phuket’e geri döndük.

Phang Nga Körfezi: Yine bir tur firmasından satın aldığınız paketle, bu körfezdeki birkaç yeri ve dünyaca ünlü James Bond Adası’nı keşfedebilirsiniz.

Panak Island: Limandan hareket eden tekneyle yaklaşık 20 dakika içinde Panak Adası’na demir attık. Görevliler kanoları çıkardı ve biz de hemen üzerine binip, buradaki mağaraları keşfe başladık. Panak Adası’nda sular mağaraların altında gizlenmiş ve sadece kanolarla buraya ulaşım sağlanıyor. Manzaralar tabii ki harika. Mağaralar bitince adeta yağmur ormanlarında hissedebileceğiniz, ağaçlarla kaplı bir alan sizi karşılıyor. Kayaların oluşumu ve ağaçların gölgesinin suda yansıması gerçekten çok ama çok güzel, bizi burada bırakın diye haykırmak istiyoruz Altan…

Hong Island: Yine beyaz kumlar ve Andaman Denizi’nin muhteşemliği burada sizi karşılıyor. Hong Adası’nda yüzme molası verip, kendimizi sadece ana odaklıyoruz. Zaten bu doğal güzellikler karşısında sizin de elinizden başka bir şey yapmak gelmeyecek.

Khao Ping Kan (James Bond Adası): Adını bir James Bond filmi olan Man with the Golden Gun filminden alan bu adaya tekneler yanaşamıyor. Sadece Long Tail botlarla buraya gelebiliyorsunuz. Böylece Tayland’ın ünlü Long Tail botlarına da binmiş oluyorsunuz, hadi yine iyisiniz. O meşhur kayayı görmek için önce sırada beklemeniz gerekiyor. Çinliler izin verirse, sizin de burada bir fotoğrafınız olacak 🙂 Kalabalığı görmezden gelip, doğaya odaklanırsanız gerçekten buranın etkileyici olduğu anlaşılıyor. Adada bir de bir milli park var. Ağaçların içinden tepeye doğru çıktıkça manzara daha da büyüleyici oluyor. Phuket ve çevresinin neden çok popüler olduğunu biz de burada anlamış olduk.

Fantasea Show: Phuket’te Kamala Beach’te bir fuar alanı içinde sahnelenen Fantasea Show, gerek danslar ve sahne kullanımı gerekse sahnedeki ışıklar ve performanslar bakımından kesinlikle Tayland’da görülmesi gereken bir aktivite. Buraya gelmeden biletinizi internet üzerinden alabilirsiniz, zira kapıda kalmanız olası. Biletler yemekli ve yemeksiz olarak satılıyor ve koltuk numaralarnna göre bilet fiyatları değişiklik gösteriyor. Biletleri Phuket’teki tur firmalarından da alabilirsiniz, hepsi sizi buraya servisle getiriyor. Biz yemekli aldık ve fuar alanında yer alan inanılmaz şık bir restoranda yemek yedik. Ama yemekler çok vasattı. Dolayısıyla bu şov için yemeksiz bilet almanız daha mantıklı olur.

Yaklaşık 3000 kişi kapasiteli bir gösteri salonuna girmeden önce fuar alanındaki standlar arasında bakınıyorsunuz, alışveriş yapıp oyun oynuyorsunuz. Aslında bir tema parkı olan bu alanda tabii ki her şey çok pahalı. Şovu yemekli seçtiyseniz yemeğinizi yiyorsunuz ve şovun başlama saatine yakın salona geçiyorsunuz. Dolayısıyla şov alanına biraz erken gitmekte fayda var. Böylece fuar alanındaki ışıklı gösterileri, dans eden ve çeşitli gösteriler yapan kişileri görebilirsiniz. Fuar alanında ayrıca içinde beyaz kaplan, tavşan, yılan ve daha pek çok hayvanın sergilendiği (!)camlı bir alan bulunuyor. Hayvanlar oarada hayatlarını geçiriyor…

3000 kişilik salona girerken kesinlikle cep telefonu, kamera ya da fotoğraf makinesiyle giriş yapamıyorsunuz. Kapıdaki görevliler bu eşyaları sizden alıyor ve üzeriniz iyice aranıyor. Salona gidene kadar uzun bir yoldan geçiyorsunuz ve duvarlarda bu şova katılan siyasetçiler, krallar, dünyaca ünlü sanatçı ve oyuncuların fotoğraflarını görüyorsunuz. Bu alanda pek çok Ladyboy da şık kıyafetleriyle sizi karşılıyor. Hepsi gerçekten çok güzel…

Fantasea Show 1998 yılından beri her gün yaplıyor. Şov için çalışan kişi sayısı 400’den fazla ve tabii ki pek çok hayvan da bu şov için kullanılıyor. Seyircilere hem Tay kültürünü gösteren hem de akrobasi, ilüzyon, dans gibi farklı temaları işleyen gösteriler sunuluyor. Şov yaklaşık 70 dakika sürüyor. Hayvanların kullanılması dışında şovun kalitesi ve oyuncuların performansı olağanüstüydü. Bizce bu etkinlik kaçmaz.

Masaj: Tayland’a geldiyseniz Tay masajı yaptırmadan dönemezsiniz, yoksa size küseriz. Masaj burada olmazsa olmaz ama tabii ki her gördüğünüz masaj salonuna şak diye girmeye kalkmayın. Her masaj salonu sadece masaj hizmeti vermiyor, bunu Tayland’a gelen herkes hemen fark ediyor… Neyse, Phuket’te otellerde masaj yaptırmanız daha güvenli olabilir. Oteller dışında Phuket’te masaj yaptırabileceğiniz bütçe dostu temiz masaj salonu olarak Patong’da bulunan Orientala Spa ve Healthland‘i önerebiliriz. Biz özellikle Healthland’den çok memnun kaldık. Masaj sonrası çiçek gibiydik…

Elephant Nature Park (Fillere Gönüllü Bakıcılık): Phuket’te fillerle ilgili pek çok tur programı satılıyor. Bu turların çoğu fil safarisi adı altında satışa sunuluyor. Bu turlarda turistler fillerin üzerinde yaklaşık yarım saat boyunca onlar için belirlenmiş rotada dolaşıyor. Ancak bu çok üzücü bir görüntü. Çünkü bu tür yerlerde fillere çok iyi davranmıyorlar. Buralarda tüm filler zincirlerle bağlanıyor ve tur saati geldiğinde de onları sağa-sola yönlendirmek için görevli kişiler ellerindeki çekiç benzeri aletlerle filleri çekiştiriyor, hatta kırbaçlıyorlar. Tayland’da filler 60 yıl insana hizmet ettikten sonra özgür bırakılıyor. Ancak bu kadar zaman doğasından koparılmış bir hayvanın doğaya adapte olması mümkün olmadığından şanslılarsa ömürlerini iyi bir rehabilitasyon merkezinde tamamlıyorlar. Dolayısıyla eğer vaktiniz varsa bu rehabilitasyon merkezlerinde fillere gönüllü bakıcılık yapabilirsiniz. Yaptığımız araştırmalara göre fillere en iyi davranan yer Chiang Mai’de bulunan Elephant Nature Park. Bizim vaktimiz olmadığı için gidemedik ama filleri Patong’da sevme şansımız oldu. Filler o kadar sevimli hayvanlar ki, sizi yanağınızdan hüüüpp diye öpüyorlar.

Tiger Kingdom: Patong Beach’in yakınlarında yer alan ve kaplanların bakıldığı kocaman bir alan olan Tiger Kingdom’da kaplanlar herhangi bir ilaç ya da uyuşturucu kullanılmadan bakılıyor. Buradaki kaplanlar doğdukları andan itibaren sadece akşamları beslendiği için gün içinde açlık hissetmiyor. Dolayısıyla hiçbir ilaca ihtiyaç duyulmadan yetiştirilen kaplanları kendi alanlarında sakince sevebiliyorsunuz. Buradaki kaplanlar bebek, çocuk, yetişkin diye yaş gruplarına göre ayrı ayrı alanlarda yaşıyor. Siz de görmek istediğiniz kaplanın yaşına göre bilet alıp, onların yaşadığı alanlara görevlilerle birlikte giriyorsunuz. Burada dikkat etmeniz gereken tek şey asla kaplanın önünde durmamanız. Kaplan yatarken ya da otururken onu arkasından sevmeniz gerekiyor, aksi taktirde size saldırabilir. Hayatımızda ilk defa bir kaplanla aynı alanda bulunduk ve onu sevdik, onun yumuşacık tüylerine dokunduk. Bu gerçekten inanılmaz bir deneyim oldu bizim için.

Ne yiyelim?

Tayland kültüründe yemek yeme olayı o kadar kolay ki. Bir kere zaten herkes sokak yemeği yiyor ve sokak yemekleri oldukça lezzetli oluyor. Pad Thai, her türlü deniz ürünü (özellikle karidesleri çok lezzetli), acılı Tom Yum çorbası, noodle, kızarmış tavuk gibi pek çok yemeği sokak satıcılarından alıp yiyebilirsiniz. İlla restorana gitmek isterseniz Patong’da sahil kenarında pek çok mekan bulabilirsiniz. Phuket’te adalar turundayken ya teknede ya da turların götürdüğü retoranlarda yerel yemekleri yeme şansınız olacağı için, karnınızı her şekilde doyuracaksınız. Aç kalmanız mümkün değil, bize güvenin.

Hindistan cevizi suyu için de söyleyeceklerimiz var, yaklaşın. Hindistan cevizi suyu, hindistan cevizinin içinde bulunan doğal bir su ve Tayland’da bu meyvenin üst kısmı açılarak içine pipet konuluyor ve öyle satılıyor. Havalı havalı hindistan cevizi suyunuzla gezerken tadına baktığınızda işte o an suratınız değişiyor 🙂 Bu suyu çok seven de var ama açıkçası biz o kadar beğenmedik. Yine de ferahlatıcı olduğunu yadsıyamayız. Tayland’a gelmişken doğal hindistan cevizi yağı ve sütünü almayı unutmayın. Biz özellikle sütüne hastayız.

Ayrıca Tayland’da Türkiye’de bulunmayan, hatta daha önce adını bile duymadığımız binbir çeşit tropik meyveyle tanıştık. Guava, Jack Fruit, Dragon Fruit, Passion Fruit, Mango Steen, Rambutan, Litchi ve kokusuyla herkesi yıldıran Durian meyvesi denediklerimiz değişik meyveler arasında yerini aldı.

Tayland sahip olduğu farklı kültürel özellikleri ve güleryüzlü insanlarıyla bize mutluluk ülkesi gibi geldi. Tabii bu tam bir turist gözü, bunu biliyoruz. Ama biz buradayken Tay’ların pozitif enerjisi bize o kadar iyi geldi ki, üzerine bir de yemyeşil doğayı ve masmavi denizi görünce, biz buradan hiç gitmek istemedik. Her gördüğümüze şaşırdık, renkler ve doğal güzellikler karşısında adeta dilimiz tutuldu. Hem göze hem de ruha hitap eden bu güzel ülkeyi keşfetmek şart. Ne demişler: ‘’Dünyayı dolaşın; görebileceğiniz bütün rüyaların en muhteşemi.’’ Öyleyse ne duruyorsunuz?

Gidin, gezin, keşfedin… hayat gezince güzel!

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.