İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Lavanta Kokulu Diyarlarda Mor Cennet: Kuyucak Gezi Rehberi

Son yıllarda özellikle sosyal medyada adını sıkça duyduğumuz, her sene temmuz ayında tüm fotoğrafların mora boyandığı bir köy var, bildiniz mi? Evet, gülümseyin; lavanta kokulu köy Kuyucak’tasınız. Fransa’nın Provence bölgesi gibi tüm yörenin mora boyandığı, yerli ve yabancı turistlerin akın ettiği, fotoğraf  turlarının düzenlendiği Kuyucak köyü gerçekten de temmuz ayında masal gibi oluyor. Elbisesini giyen, fötr şapkasını takan kendini Kuyucak’a atıyor. Hatta buraya gelinlik ve damatlıkla dış çekim yapmaya gelen çiftler de var. Biz de bu mor cenneti görmek için temmuzun ilk haftasında kendimizi Isparta’ya ışınladık.

Kuyucak köyünden biraz bahsetmek gerekirse, köyün hane sayısı yüz elli civarında ve köy halkı geçimini lavanta üreterek sağlıyor. Bunun yanında hatmi çiçeği, papatya, kekik gibi yörede doğal yetişen otları ve çiçekleri toplayıp kurutarak da ekonomik anlamda kendilerine alternatif üretiyorlar.  

Ulaşım ve Konaklama

Kuyucak köyüne gelmek için pek çok seçeneğiniz var. Öncelikle en kolayı Denizli’ye uçak ile gitmek. Denizli havalimanından araba kiralayarak kolayca Kuyucak’a ulaşabilirsiniz. Yol yaklaşık 90 km ve arabayla yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Diğer bir seçenek ise otobüsle Burdur’a gitmek. Hem uçak biletinden daha ekonomik olduğu için, hem de gece otobüs yolculuğu yaparak otel masrafından da kurtulacağınız için bu seçeneği de değerlendirebilirsiniz. İstanbul’dan Burdur’a otobüsle yaklaşık 7 saatte ulaşıyorsunuz. Burdur otogardan taksi ile Kuyucak köyüne ulaşabilirsiniz.

Kuyucak köyünde konaklamak isterseniz köyde birkaç kişi evini pansiyon gibi işletiyor. Fakat lavanta zamanı olan temmuz ayında yer bulmak odukça zor. Bu sebeple eğer bu köyde konaklamayı düşünüyorsanız rezervasyonu çok önceden yapmanız gerek. Biz Kuyucak köyünü gezdikten sonra Salda Gölü’ne gittiğimiz için burada konaklamadık.

Lavantanın Kuyucak’a Ulaşma Hikayesi

Lavanta fideleri ilk defa gül tüccarı Zeki Konur tarafından 1975’te Fransa’dan getirtilmiş. Bu fideler köydeki otuz aileye dağıtılmış ve ilk önce deneme amaçlı gül tarlalarının kenarlarına ekilmiş. 1990’lı yıllardan itibaren ise ticari amaçlı lavanta ekimleri başlamış. Günümüzde 3000 hektar alana yayılmış olan lavanta tarlaları mor renkleriyle her göreni büyülüyor. Bugün, Türkiye’deki lavanta üretiminin %90’ı bu bölgeden sağlanıyor ve hem üretici hem de tüketici bu durumdan oldukça memnun.

Lavanta projesinin ilerlemesi için Lavanta Kokulu Köy Kadın Girişimciler Kooperatifi kurulmuş. Bu kooperatif sayesinde köydeki kadınlar pek çok farklı alanda eğitim almışlar ve almaya devam ediyorlar. Hem ekonomik özgürlüklerini kazanıyor hem de köyün kalkınmasına katkı sağlıyorlar.

Lavanta sadece göze hitap etmekle kalmıyor, aynı zamanda pek çok faydası da var. Burun akıntısına, iltihaplı eklem romatizmasına, toz alerjisine ve karaciğer yağlanmasına vs. karşı iyi geliyor. Bunun dışında lavantanın sakinleştirici özelliği de var. Başınız ağrıdığında ya da sakinleşmeye ihtiyaç duyduğunuzda lavanta yağıyla başınıza masaj yapın, hiçbir şeyiniz kalmıyor, huzur içinde yaşamaya devam ediyorsunuz 🙂 Kısacası her derde deva olan lavanta süper bir kahraman gibi Kuyucak’tan herkese göz kırpıyor.

Kuyucak köyüne gitmişken mutlaka lavantalı dondurma yiyin, asla ama asla pişman olmazsınız. Biz resmen bayıldık, gerçek dondurma tadını bu köyde tekrar hatırladık. Lavanta yağı, lavantalı sabun ve krem, lavantalı şeker gibi yerel ürünlerden de almayı ihmal etmeyin. Ayrıca köyün girişinde bir gözlemeci var, zaten önünde bir salıncak göreceksiniz. O salıncağı görünce durun ve sakince mekana girip bir güzel gözlemenizi yiyin. Sonra salıncakta fotoğraf çekilmek serbest.

Not: Kuyucak köyüne gittiğinizde lavanta tarlalarını gezmek çok zevkli olsa da, arılara dikkat edin. Lavantaların içinde pek çok arı var ve eğer alerjiniz varsa önlem almanızda fayda var.

Lavanta kokulu bir köyde güneşin batışını izlemek, köy halkıyla buradaki yaşam ve lavanta yetiştiriciliği hakında sohbet etmek, Türkiye’nin mor cenneti olan bu köyünde uçsuz bucaksız lavanta tarlaları boyunca yürüyüş yapmak o kadar keyifli ki, temmuz ayının yakıcı güneşine bile aldırış etmeden yollara düştüğümüze bir an bile pişman olmadık. Unutmayın, ‘’sadece gezen yeni yollar keşfeder’’. Öyleyse ne duruyorsunuz?

Gidin, gezin, keşfedin… hayat gezince güzel!

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir