Doğaya kaçış planları başladıysa hemen harekete geçip, sırt çantalarını hazırlamaya başlamalı ve yollara çıkmalıyız, ne dersiniz? Çikolatalı gofret sevmeyen olmadığı gibi, bizce doğayı da sevmeyen yok. O halde, güneşi yanımıza alıp, dağlara, vadilere, ormanlarla kaplı kasabalara ve cırcır böcekleriyle arkadaş olmaya gidelim, istikamet doğa! Şehir hayatının bulutlu ve limoni havasından…
Avrupa’nın en yeşil ülkelerinden biri Slovenya ise, Avrupa’nın en yeşil başkenti de kesinlikle Ljubljana, biz buna kefiliz. Yürüyerek şehrin her köşesini keşfedebileceğiniz, elinizi sallasanız Erasmus öğrencilerine denk geleceğiniz, pek çok parka ve yemyeşil alanlara sahip olan Ljubljana’da yapacak çok şey var. Özellikle hafta sonu sokaklarda lokal ve turistlerin bir arada…
Mevsim ilkbaharsa ve Mayıs ayı içinizi ısıtmaya başladıysa, bizce yapılacak en güzel aktivite tabii ki de yollara düşüp, doğanın sunduğu güzelliklerin peşinden gitmek. Akasya kokuları, çiçek açan ağaçlar ve güneşin yakmayan sıcaklığı insanda yorgunluk bırakmıyor, insanın sürekli halay çekesi geliyor… Doğadan enerji almak ve bu enerjiyi mutluluğa dönüştürmek için öyle…
Doğanın canlandığı mevsim olan ilkbaharda, kış mevsiminin kasvetini üzerimizden atmak için kendimizi yeşilin kollarına attık. Bunun içinse tercihimiz hem komşumuz hem de can dostumuz olan Makedonya oldu. Makedonya deyince aklımıza ilk olarak Ohrid geliyor ve kendisi kesinlikle bizim favori şehrimiz. Fakat Makedonya’da Ohrid’den sonra bizim kalbimizi çalan başka bir yer…
Güneşin içimizi ve gönlümüzü ısıttığı dönemlerde bünyemizi bitmek bilmeyen bir enerji sarıyor, öyle değil mi? Peki, bu enerjiyi evde yatarak değil de yeni maceralara yelken açarak harcamak istemez miydiniz? Bizce istersiniz, sizi tanıyoruz. Yollarda, farklılıkların içinde yürüyerek yeni yerler keşfetmek, mola verince lokal lezzetler tatmak varolan enerjiyi kat kat arttırıyor.…
İlkbaharda doğanın uyanışı kadar insanı hayata bağlayan çok az şey var, sizce de öyle değil mi? Yeşilin tonları, kiraz çiçeklerinin ve papatyaların uyumu, kuşların cıvıltısı ve mis gibi çiçek kokuları eşliğinde güne başlamak, çocukluğumuzda sobada kızartılan ekmek kokusu gibi bizi çok mutlu ediyor. Nisan ve Mayıs aylarında içimiz kıpır kıpır,…
Hem öğrenci şehri, hem de doğayı tahrip etmeden de bir yaşam sürdürülebileceğini kanıtlayan Avusturya’nın en büyük üçüncü şehri Salzburg’dan bildiriyoruz: ilkbaharda burada olmak çok keyifli! Şehrin her yerinde bisikletleriyle gezen, nehir kenarında piknik yapan, arkadaşlarıyla sohbet eden ya da kitap okuyan insanları görünce biraz kıskançlık krizine girdik, ama olsun, şehir…
Kuzey Avrupa’daki insanların mutluluğunu kıskanmamak elde değil, bu kesin. Osloluların sürekli gülümsemesi ve enerjik olması, Malmö halkının huzur içinde ve sakin bir hayat sürmesi, Kopenhaglıların bisiklet cennetinde özgürce yaşaması ve soğuk havaya rağmen gece hayatının renkli geçmesi… Daha pek çok sebep var seni sevmeye Kuzey Avrupa! Kopenhag, Oslo ve Malmö’ye…
Hayatta zevk aldığımız şeylerle ilgilenebilmek, küçük şeylerden mutlu olabilmeyi yaşam tarzı haline getirmek hiç kolay değil, bunu hepimiz biliyoruz. Ama Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz öyküsündeki yaşlı balıkçıdan ilham alıp, yollara koyulmak, tüm engellere meydan okumak da yine bizim elimizde. Hayatın anlamı az alışveriş, çok seyahatte; biz buna inanıyoruz. Hep…
Fransa demek sanat, mimari, moda, gastronomi demek. Ayrıca Fransa yaşanılabilecek en güzel öğrenci ülkesi olmaya da aday. Hatta asıl listede, ödülü alıp koşmak üzere. Neden mi? Paris ve Fontainebleau ile Ile-de-France bölgesi, tüm dünyaya nam salmış Noel pazarlarına, Ortaçağ mimarisiyle gözlerinize festival yaşatan sokaklara ve evlere sahip Colmar, Mulhouse ve…
Kuzey Avrupa aşkı bitmiyor. Aklımız İskandinavya topraklarında kaldı, kendimizi sürekli fotoğraflara bakarken yakalıyoruz. Yüksek yaşam kalitesi insana çok cazip geliyor, elimizde değil. Danimarka ve Norveç’ten sonra bu kez İsveç’e gidelim dedik ve ülkenin güneyinde bulunan Malmö’de bulduk kendimizi. Güney dediğimize bakmayın, bizdeki gibi sıcak hava tabi ki burada yok. Yaz…
Pal Sokağı Çocukları’nı okuyan herkesin hayali bir gün Budapeşte’ye gitmektir, bu gerçeği kimse bizden saklamasın. Kitaptaki kahramanlar gibi Budapeşte sokaklarında dolaşmak, Buda ve Peşte bölümlerini birbirinden ayıran köprülerden geçmek, Tuna Nehri’ne selam vermek çok keyifli, bu yüzden bu şehri doyasıya keşfetmek için bahanemiz çok. Ayrıca Budapeşte halkı samimi ve çok…