Kuzey Avrupa aşkı bitmiyor. Aklımız İskandinavya topraklarında kaldı, kendimizi sürekli fotoğraflara bakarken yakalıyoruz. Yüksek yaşam kalitesi insana çok cazip geliyor, elimizde değil. Danimarka ve Norveç’ten sonra bu kez İsveç’e gidelim dedik ve ülkenin güneyinde bulunan Malmö’de bulduk kendimizi. Güney dediğimize bakmayın, bizdeki gibi sıcak hava tabi ki burada yok. Yaz aylarında hava sıcaklığı maksimum 22-23 derece civarında. Şaşırdık mı? Hayır!
Malmö, Kopenhag ve Oslo kadar büyük bir şehir değil, gidince şok olmayın. Bir günde yürüyerek şehri baştan sona gezmeniz mümkün. Ama yine de şunu söyleyelim, Malmö, Stockholm ve Goteborg’dan sonra İsveç’in en büyük üçüncü şehri. Ne kadar az kalabalık, o kadar çok huzur mottosu burada sizi karşılıyor. Bisiklet dostu olan bu şirin şehir, tertemiz sokakları ve yemyeşil doğasıyla bizi kendine hayran bıraktı. Malmö dünyanın her yerinden farklı etnik gruplara ev sahipliği yapıyor, yani burada göçmen çok ve bu da Malmö’yü daha renkli bir şehir haline getiriyor.
Ulaşım ve Konaklama: Malmö’ye Türkiye’den direkt uçuş olmadığı için, buraya Kopenhag üzerinden geçmenizi öneriyoruz. Kopenhag ile Malmö Oresund Köprüsü ile birbirine bağlanmış ve Kopenhag’tan trene bindiğinizde 35-40 dakika içinde Malmö’de oluyorsunuz. Trenle seyahat ederken bu köprüden geçiyorsunuz, manzara şahane. E sadece İstanbul’da yok Boğaz Köprüsü, kabul edin. Dediğimiz gibi burası oldukça küçük bir şehir, yürüyerek bir günde gezebilirsiniz. Ama yürümek sizin için keyifli değilse otobüse veya bisiklete bineblirsiniz. Malmö de Amsterdam ve Kopenhag gibi bisiklet cenneti, tadını çıkarın. Burada beş farklı bölge bulunuyor. Konaklamak için en ideal olanı şehir merkezini kapsayan Norr bölgesi. Buradaki otellere bakabilirsiniz.
Nereleri Gezelim?
Stortorget Meydanı: Malmö’nün eski şehir merkezi olan Stortorget şehrin en büyük meydanı ve burada İsveç mimarisinin birbirinden güzel yapılarını göreceksiniz. Ağustos ayının son haftasında düzenlenen Malmöfestivalen bu meydanda yapılıyor. Festival kapsamında şehrin her yeri konser, seminer, workshop ve bir çok başka etkinlikle doluyor, bizden söylemesi.
Belediye Binası: Stortorget Meydanı’nda bulunan kırmızı renkli bu binanın mimarisi oldukça ilgi çekici. 1500’lü yıllarda yapılan bu bina, şehrin en eski yapılarından. Önünde bir fotoğrafınızı alırız J
Gustav Adolfs Torg Meydanı: Stortorget Meydanı’ndan Södergaten Caddesi boyunca ilerlediğinizde bu meydana geliyorsunuz. Burada pek çok heykel, çiçekçi ve bir de park var. Bu meydanda da müzik festivalleri, fuarlar ve pek çok etkinlik düzenleniyor.
Folkets Park: Malmö’nün küçük ama bir o kadar da eğlenceli bir parkı olan Folkets Park’ta çimlere yayılıp biranızı yudumlayın ve müzik yapan gençleri dinleyin. Parkın içinde bir de cami var, ilginç bir atmosfer sizi bekliyor. Parkın içinde ayrıca Moriskan diye bir mekan da bulunuyor. Burada etkinlikler, konserler düzenleniyor. Web sitesinden programı inceleyip, keşif yapabilirsiniz.
Lilla Torg Meydanı: Malmö’nün üç meydanından bir diğeri olan Lilla Torg, şehrin en hareketli ve renkli meydanı. Burada pek çok cafe ve bar bulunuyor. Lilla Torg’da yürürken Malmö’nün eski ve rengarenk evlerini hayranlıkla seyre dalıyorsunuz. Burada kendinize bir kahve molası verip, bu güzelliğin tadını çıkarabilirsiniz.
Slottstradgarden: Kanalların arasında, huzur dolu yemyeşil bir park burası ve Malmö Kalesi de burada yer alıyor. Burada uzun yürüyüşler yapabilir, doğayla başbaşa kalmanın keyfini çıkarabilirsiniz.
Malmöhus: Slottstradgarden’ın içinde bulunan Malmö Kalesi’ni gitmişken gezin. İçinde sanat ve tarih müzesi ve bir de akvaryum bulunuyor. İsveç’in tarihine kısa bir yolculuk yapmak için bu kaleyi gezmek oldukça keyif verici.
Sankt Petri Kilisesi: Malmö’nün en eski kilisesi burası ve aynı zamanda şehrin en eski yapılarından. Gotik tarzdaki mimarisiyle oldukça ilgi çekici duruyor.
Moderna Museet: Malmö’nün, hatta belki İsveç’in en güzel sergilerini burada görmeniz mümkün. Hangi tarihte giderseniz gidin, bu müzede mutlaka iyi bir sergiye denk geleceksiniz, buna kefiliz.
Pildammsparken Parkı: Malmö’nün en büyük parkı olan Pildammsparken’de her sene 10.000’den fazla çiçek ekiliyormuş. Bizdeki Emirgan Korusu da neymiş (!). Gidip bol bol yürüyüş yapın, çiçekleri bizim için sevin.
Turning Torso: 190 metre uzunluğundaki bu gökdelen İskandinavya’nın en uzun binası ve kendisi Kopenhag’dan bile görünüyor. Prag’taki ‘’Dancing House’’ kadar olmasa da, Turning Torso da kendini sevdiriyor.
The Knotted Gun / Non-Violence Sculpture: Dünyada 16 adet olan ve 10 tanesi İsveç’te bulunan, ucu düğümlü bu silah barışı simgeliyor. Jonhn Lennon anısına yapıldığı da söylentiler arasında. Oldukça anlamlı bir heykel, görmeden dönmeyin.
Ne yiyelim?
İsveç yemek kültüründe Fransızlarınki gibi önce aperitif, sonra başlangıç tabağı, ana yemek, yanında salata, akabinde tatlı ya da peynir gibi bir menü beklemeyiniz. İsveçliler bir öğünü bir çeşitle geçiştirirler. Bu notu düştükten sonra gelelim önerilerimize.
Öncelikle Lilla Torg’da yemek yiyip kahve içmenin yeri apayrı, bu fırsatı mutlaka değerlendirin. Burada yer alan ve bir İtalyan restoranı olan Piccolo Mondo’da mutlaka bir şeyler yiyin. Folkets Park’ın civarındaki cafelerde kahve için. Ölkaféet’de oldukça uygun fiyata öğle yemeği ya da akşam yemeği yiyebilirsiniz.
‘’Kötbulle’’ denilen İsveç köftesini mutlaka tadın ( evet, bildiğimiz İkea köftesi). Ayrıca somon, ringa balığı ve karidesi de burada yemeden dönmeyin. Knäckebröd denilen, ortası delik, incecik ve çıtır çıtır olan bu ekmek türünün üzerine tereyağı sürüp, peynir dilimi koyunca harika oluyor, mutlaka tadın.
Hava güzelse Limhamn plajına gidip, ister denize girin, ister mangal yakıp, keyif yapın (lokallerin tavsiyesi, yoksa biz de elimizde mangalla Türkiye’den İsveç’e doğru yollara düşmedik :)). İsveçliler tam bir tatlı delisi. Gün içinde tatlı yemek için ‘’Fika’’ diye bir terim üretmişler. Yani kahve ve tatlı birlikteliği. Tarçınlı, pofuduk bir tatlı olan ‘’Kanelbulle’’ (bildiğimiz tarçınlı çörek) ve kalp şeklinde, iki hamur arasındaki vanilyalı pudingi ile mükemmel ötesi bir tatlı olan ‘’Vaniljhjärtan’’ yemeden dönmeyin.
Tüm Kuzey Avrupa şehirlerinde olduğu gibi Malmö’de de sokaklar temiz, sağlık sistemi iyi işliyor, hava ve su bedava ve insanlar daha az stres altında, çünkü trafik ve hava kirliliğinin burada esamesi yok. Küçük ama insanın canını sıkmayan, naif bir şehir burası. Keşfetmenin, gezmenin, yeni yerler görmenin küçüğü büyüğü olmaz. Önemli olan biriken anılar, kazanılan yepyeni deneyimlerdir. Andersen’e göre ‘’seyahat etmek yaşamaktır’’, yaşamak ise seyahat etmekle anlam kazanıyor. Öyleyse ne duruyorsunuz?
Gidin, gezin, keşfedin… hayat gezince güzel!
Bu yazı 22.04.2017 tarihinde gezginiz.net sitesinde yayınlanmıştır.
İlk yorum yapan siz olun