Türkiye’de henüz yaz mevsimini tam olarak yaşayamasak da (Haziran gelmiş neyime), yazın ne kadar sıcak ve bunaltıcı olduğunu hepimiz biliyoruz. Özellikle büyük şehirlerde bu sıcaklık dayanılmaz oluyor. O yüzden düğünlerin yazın o sıcağında değil, ilkbahar ya da sonbaharda yapılmasını arkadaşlarımızdan rica edip, konuyu İsviçre’ye getiriyoruz. Tabi düğün Alpler’de olacaksa, seve seve halay çekeriz, bunu da ekleyelim.
İsviçre yaz mevsimini bunalmadan, terlemeden geçirmek isteyenler için adeta bir cennet desek yalan olmaz. Dört resmi dili olan İsviçre’de hoş ve samimi bir hava var. Serin serin esen rüzgarlar, yemyeşil doğa ve bol bol çikolata ile en güzel tatil rotası olma özelliğini taşıyan bu güzel ülkede bu sefer Basel’i keşfe çıkıyoruz. İsviçre Alpleri’nden doğan ve Avrupa’nın en büyük nehri olan Ren nehrinin şehre ayrı bir hava kattığı Basel, İsviçre’nin üçüncü büyük kenti ve oldukça hareketli ve renkli bir şehir. Almanya, Fransa ve İsviçre üçgeninde yer almasıyla da oldukça ilginç bir lokasyona sahip. Basel’den Fransa’nın Strasbourg şehrine yaklaşık 30 dakikada, Almanya’nın Freiburg şehrine ise yaklaşık 30-45 dakikada ulaşabilirsiniz. Dolayısıyla, Basel’e gitmişken diğer 2 ülkenin bu şirin şehirlerini de gezmeniz mümkün.
Ulaşım ve Konaklama: Türkiye’den Basel’e kolayca gitmek için üç ülkenin (Fransa, Almanya ve İsviçre) havalimanı olarak kullanılan EuroAirport Basel-Mulhouse-Freiburg’a bilet almanızı öneriyoruz. Havalimanına indiğinizde istediğiniz ülkeye otobüslerle giriş yapabilirsiniz. Basel şehir merkezine gitmek için havalimanından 50 numaralı otobüslere binerek Basel Central Railway Station’da inebilirsiniz. Şehir içi ulaşımın en ideal yolu ise tramway. Tabi dilereniz bisiklet de kiralayabilirsiniz, bu kendinize ne kadar güvendiğinize bağlı. Basel küçük bir şehir olduğu için seçtiğiniz otelin illa şehir merkezinde olmasına gerek yok. Bütçenize uygun herhangi bir otelde konaklayabilirsiniz.
Nereleri gezelim?
İsviçre’nin kültür ve sanat başkenti Basel küçük bir şehir olduğu için yürüyerek şehrin tamamını gezmeniz mümkün. Şehir Büyük Basel ve Küçük Basel olmak üzere iki bölgeye ayrılmış. Büyük Basel eski şehre ev sahipliği yapıyor, dolayısıyla burada pek çok tarihi yapı var. Basel’de sizi pek çok müze, sanat galerisi ve tarihi yapılar karşılıyor. Basel üniversitesi de 1460 yılından beri pek çok öğrenci yetiştirmiş. Erasmus ve Nietzsche burada eğitim vermiş, düşünün. Haliyle kültür ve sanat anlamında Basel ve halkı oldukça kendini geliştirmiş durumda. Zaten 40 tane müzeye ev sahipliği yapan bir şehirden bahsediyoruz, daha ne olsun! Kemerlerinizi bağlayın, bu şehir başınızı döndürebilir.
Basler Münster (Basel Katedrali): Çeşitli konser ve etkinliklerin düzenlendiği Munsterplatz’da bulunan bu katedral Basel’in simgesi konumunda. Katedralin ön cephesinde bir hristiyan mitine konu olan St.George ve ejderha heykelleri bulunuyor. Katedrali gezdikten sonra mutlaka katedralin hemen arkasında bulunan ve Ren Nehri üzerinde yer alan terasa (Pfalz) çıkın ve muhteşem Basel manzarasına doyun. Akabinde isterseniz Ren Nehri’nde bot turu yapabilirsiniz, tercih sizin. Ayrıca nehir kenarında yürüyüş yapmak şart, yorulmaktan korkmayın.
Mittlere Brücke: 1226 yılında inşa edilen bir köprü olan Mittlere Brücke insanı hayrete düşürüyor. O tarihten bugüne kadar Basel’in iki yakasını birleştiriyor. Bu köprüden Ren Nehri’ni hem gece hem de gündüz mutlaka izleyin, bu manzara kaçmaz.
Rheinsprung ve Augustinergasse Street: Buradaki evlerin çoğu 15. yüzyıldan kalma olduğu için kendinizi burada geçmişe ışınlanmış hissedeceksiniz. Bu sokakta yürümek o kadar keyifli ki, insan gezmeye doyamıyor. Burada hunharca fotoğraf çekip, gördüğünüz her binaya hayran hayran bakacaksınız, bizden söylemesi.
Basel Belediye Binası (Rathaus): Gross Basel bölgesindeki eski şehrin ana meydanı Marktplatz’da bulunan kızıl belediye binası Rathaus, Malmö’deki belediye binasını andırıyor. Şehrin buluşma noktası bu binanın önü ve burası her daim cıvıl cıvıl. Meydanda pek çok cafe ve mağaza da var. Ayrıca buraya her gün semt pazarı da kuruluyor. Pazarı gezmeden dönmeyin.
Kuntsmuseum: İsviçre’nin en büyük sanat müzesi olan Kunstmuseum, Picasso’nun başyapıtlarıyla dolu bir odayı içinde barındırıyor. Claude Monet, Vincent Van Gogh, Edvard Munch, Rembrandt gibi yüzlerce ünlü sanatçının eserlerine ev sahipliği yapan bu müzeyi görmeden dönmeyin. Fransa’nın Louvre Müzesi varsa İsviçre’nin de Kunstmuseum’u var, bunu unutmayın.
Barfüsserplatz: Müzeden çıktıktan sonra bu meydana gidip soluklanabilirsiniz. Dilerseniz Freie ya da Gerbergasse caddelerinde alışveriş yapıp, bir şeyler içebilirsiniz. Buralar oldukça hareketli, şehrin ritmini hissetmek için çok güzel mekanlar da burada sizi bekliyor.
Basel Hayvanat Bahçesi: Bir hayvanat bahçesi düşünün ki 1874 yılından beri faal ve içerisinde 4000’den fazla hayvan barındırıyor. Dünyanın her yerinden gelen hayvanlarla samimiyeti ilerletecek, buradan çıkmak istemeyeceksiniz.
Tinguely Çeşmesi: Jean Tinguely tarafından inşa edilen bu çeşmede 9 adet demir figür bulunuyor. Bu figürler suda dans eder gibi hareket edip, birbirleriyle konuşuyor hissi veriyor. Şehir Tiyatrosu önünde bulunan bu çeşme sanata ve sanatçıya göz kırpıyor diyebiliriz.
Tinguely Müzesi: Jean Tinguely’nin eserlerinin sergilendiği bu müzenin binası da oldukça ilgi çekici biçimde tasarlanmış. Tinguely’nin dışında pek çok farklı sanatçının sergileri de burada sizi bekler, kaçırmayın.
Spalentor- Basel Spalen Kapısı: 1400’lü yıllarda şehrin giriş kapısı olan Spalentor’ı mutlaka görün. Bulunduğu sokak çok güzel ve bu kapı da sizi geçmişe götürüyor.
Merian Bahçeleri: Çok büyük bir alana yayılmış olan bu park çeşit çeşit bitkilere, rengarenk çiçeklere ev sahipliği yapıyor. Burada yaklaşık 1500 çeşit bitki mevcut. Şehrin ortasında bu kadar güzel bir doğada yürüyüş yapmak gözlerinize bayramı yaşatacak, bu devasa parkta kaybolmaktan hiç korkmayacaksınız. Burada hiç sıkılmadan saatlerce vakit geçirebilirsiniz, bu konuda hiç şüpheniz olmasın.
Historical Museum: Basel ve İsviçre’nin tarihine ve kültürüne ayna tutan bu müze de ziyareti hak ediyor. Dört ana kısımdan oluşan müzede sergileri gezebilir, İsviçre’ye dair ilginç bilgiler öğrenebilirsiniz. Burada sergilenen kızakları görünce Heidi gibi sevinçten zıplayacaksınız, kesin bilgi.
Fondation Beyeler: Hildy ve Ernst Beyeler isimli koleksiyoncuların eserleri burada sergilendiği için, müze adını buradan alıyor. Yeşillikler içinde çok hoş bir binadan oluşan bu müzeyi de es geçmeyin.
Fasnacht – Basel Karnavalı: Her sene Mart ayında düzenlenen ve üç gün süren bu festivale gitmek isterseniz, gezinizi ona göre ayarlayın deriz. Karnavalda daha önceden belirlenen bir konuya göre kostümler giyilip maskeler takılıyor ve şehir rengarenk oluyormuş. Biz gidemedik, sizin aklınızın bir köşesinde bulunsun. Bu dönemde Basel çok kalabalık oluyor, planınızı şimdiden yapın.
Ne yiyelim?
Eğer İsviçre’deyseniz tabi ki de Fondü yemeden dönemezsiniz, bu imkansız. Basel’de de hem yerel mekanlarda hem de Avrupa mutfağı yemeklerini sunan restoranlarda mutlaka Fondü’ye rastlayacaksınız. Hatta Fondü kadar Raclette ismini de göreceksiniz (Makinesi ve yeme şekli daha farklıdır, fakat hemen hemen Fondü ile aynı lezzete sahiptir, karıştırmayın). Fransızların da bolca tükettiği bu yemekleri mutlaka Basel’de tadın.
Confiserie Bachmann Basel’in en meşhur, en şirin pastanesi. Burada mutlaka kahvaltı yapın ya da çeşit çeşit tatlılarına hiç düşünmeden yumulun. Yanında da Milchkaffee (sütlü ya da kremalı kahve) için, adettendir.
Küchlin Cafe-Bar Lounge da Basel’de buluşma noktası olarak biliniyor. Budapeşte’deki New York Cafe ne ise, Basel’de Küchlin odur, candır, bir numaradır. Atmosferi, çalışanları ve mönüsü sizi mest edecek, şimdiden bunu söyleyelim. Burafa Cafe de Paris soslu et ve pizza yiyin. Kokteyllerinden mutlaka tadın.
Läckerli Huus mağazına mutlaka uğrayın, burası Basel’in en ünlü çikolata, bisküvi firması ve içeride renk renk kutularda kurabiyeler, çikolatalar var. Buradan Basler Läckerli (bal, badem ve fındıktan yapılan bisküvi) alın. Hem tadı harika hem de sevdikleriniz için çok leziz bir hediye olacaktır. Ayrıca İsviçre demek çikolata demek. Kapın oradan beş-on kutu Toblerone ya da herhangi bir İsviçre çikolatası, kilo yapsa da verdiği mutluluk buna değer, aldırış etmeyin. Üniversite yakınlarındaki Petersgraben Caddesi’nde her cumartesi günü bit pazarı kuruluyormuş, denk gelirse bu pazarı de görün.
Şehrin sokaklarında gezerken serinlemek için bira ve limon sodası karışımı bir içecek olan Panaché (İngilizce’de Shandy) için. Haşlanmış ya da çiğ patatesin rendelenerek kızartılmasından oluşan Rösti İsviçrelilerin favori yemeği. Ayrıca İsviçre’nin ulusal yemeği olarak biliniyor. Basel’e gitmişken Rösti’yi de mutlaka tadın.
Gece hayatı Basel’de oldukça hareketli. Almanya ve Fransa’dan pek çok insan akşamları buradaki barlara, kulüplere akın ediyor. Kuppel isimli gece kulübü Basel’de oldukça popüler. Yorgunluktan ölmek üzere değilseniz gece bu mekana da uğrayın deriz.
Bu arada Richie Rich kılığına bürünen İsviçre’de Basel de doğal olarak çok pahalı. Paranıza kıyamıyorsanız bu ülkeye uğramaktan vazgeçin, yoksa aç kalma ihtimaliniz çok yüksek, çünkü burada her şey çok ama çok pahalı. İsviçre Frangı (CHF) almış başını gidiyor, gözünüz korkabilir.
Basel hem doğasını hem de tarihi yapılarını koruyabilmiş harika bir İsviçre şehri. Keşfetmek için Noel dönemini de seçebilirsiniz, zira sıcak şarapları ve Noel pazarları ile burası oldukça ünlüdür. Keşfetmek insanı özgür kılar, Basel’i ve dünyayı her mevsim gezmek, hepimize harika deneyimler katar, bu su götürmez bir gerçek. Anatole France’ın da dediği gibi ‘’Gezmek, bir zamanlar insan ve evren arasında var olan uyumu tekrar kurar’’. Öyleyse ne duruyorsunuz?
Gidin, gezin, keşfedin… hayat gezince güzel!
Bu yazı 17.09.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi’nin Milliyet Rota ekinde yayınlanmıştır.
İlk yorum yapan siz olun